Beylikdüzü Ergen Terapisi
Beylikdüzü Ergen Terapisi
Ergenlik dönemi, yaklaşık olarak 12–21 yaş aralığını kapsayan; bireyin bedensel, duygusal ve zihinsel açıdan büyük bir dönüşüm yaşadığı önemli bir gelişim sürecidir.
Bu dönem, psikoloji literatüründe sıklıkla “ara dönem” ya da halk arasında bilinen adıyla “Araf dönemi” olarak tanımlanır. Çünkü birey, artık çocuk değildir; ancak henüz tam anlamıyla bir yetişkin de sayılmaz.
Ergenlik, çocukluktan yetişkinliğe geçişin ilk basamağıdır.
Bu süreçte genç birey, kendi kimliğini oluşturur, değer yargılarını sorgular ve sosyal çevresinde kabul görme arayışına girer.
Bir grubun parçası olmak, arkadaş çevresinde saygı görmek ve kendini kanıtlamak bu dönemde oldukça önemli hale gelir.
Ergenlikte Fiziksel ve Psikolojik Değişimler
Ergenlik süreci, hormonların hızlı bir şekilde arttığı, dolayısıyla fiziksel ve duygusal değişimlerin yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir.
Bu dönemde birey, vücudunda meydana gelen değişiklikleri anlamlandırmaya çalışırken, duygusal dalgalanmalar, öfke patlamaları, kaygı veya huzursuzluk gibi tepkiler de gösterebilir.
Bu durum, ergenin hem bedensel hem de psikolojik olarak denge arayışı içinde olmasından kaynaklanır.
Her ne kadar ergenlik “yetişkinliğe geçiş” olarak adlandırılsa da, bu yaş grubundaki bireylerin davranışları hâlâ çocukluk döneminden izler taşır.
Dolayısıyla ebeveynlerin, bu süreçte sabırlı, anlayışlı ve rehberlik edici bir tutum sergilemeleri son derece önemlidir.
Ergenliğin Başlama Zamanını Etkileyen Faktörler
Ergenliğin başlangıcı kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bu farklılıklar;
- Genetik faktörler,
- Sosyoekonomik koşullar,
- Beslenme alışkanlıkları,
- Coğrafi iklim,
gibi unsurlardan etkilenmektedir.
Araştırmalar, sıcak iklimlerde yaşayan çocukların ergenliğe daha erken, soğuk iklimlerde yaşayanların ise daha geç girdiklerini göstermektedir.
Örneğin, Arap ülkelerinde ergenlik daha erken yaşlarda başlarken, İskandinav ülkelerinde bu süreç daha geç yaşanmaktadır.
Ayrıca kız çocukları, genellikle erkek çocuklarından 1–2 yıl önce ergenliğe girerler.
Bu biyolojik farklılık, erkeklerin daha geç olgunlaşmasının temel sebeplerinden biridir.
Ergen Psikolojisi
Ergenlik dönemi, yalnızca bedensel değişimlerin değil, aynı zamanda beyin ve duygusal gelişimin de devam ettiği bir süreçtir. Bu dönemde özellikle frontal korteks adı verilen beyin bölgesi — yani bilinçli düşünme, karar verme ve duygusal kontrol mekanizmalarından sorumlu alan — henüz tam olgunlaşmamıştır. Bu nedenle ergenler, duygularını yoğun yaşama, ani tepki verme veya öfkelerini kontrol etmekte zorlanma eğilimindedir.
Sıkça gözlemlenen “duygu patlamaları” ve ani ruh hali değişimleri, aslında gelişimsel olarak oldukça doğal bir durumdur. Ebeveynlerin bu dönemde unutmaması gereken en önemli nokta; ergenliğin bir geçiş ve adaptasyon süreci olduğudur.
Genç birey, bir yandan bağımsızlık arayışı içindeyken, diğer yandan hâlâ ebeveyn desteğine ihtiyaç duyar. Bu çelişki, ebeveynlerle yaşanan iletişim problemlerinin temelini oluşturabilir.
Ergenlik döneminde gençler, fiziksel görünüm ve dış imaj konularına büyük önem verirler. Vücutlarındaki değişimlere odaklanmaları, kendilerini sürekli aynada değerlendirmeleri ya da dış görünüşlerine dair hassasiyet geliştirmeleri oldukça yaygındır. Bu durum, özgüven gelişimi ve kimlik oluşturma süreci ile doğrudan ilişkilidir.
Fiziksel ve duygusal değişimlerin iç içe geçtiği bu dönemde, ergenler zaman zaman nedensiz öfke, kaygı, huzursuzluk veya içe kapanma gibi davranışlar sergileyebilirler. Bazen kendileri bile neden öfkelendiklerini ya da üzgün olduklarını anlamakta zorlanabilirler. Bu nedenle ebeveynlerin, yargılamadan dinleyen, sabırlı ve destekleyici bir tutum benimsemeleri büyük önem taşır.
Bu dönem, aynı zamanda bireyin kimlik kazanma ve kendi benliğini oluşturma sürecidir. Ergen, kim olduğunu, neye inandığını ve nasıl biri olmak istediğini keşfetmeye çalışır. Bu süreçte aileden bir figürü, hayranlık duyduğu bir sanatçıyı veya etkilendiği bir rol modeli örnek alabilir. Kimi zaman bu kişilerin giyim tarzını, konuşma biçimini veya davranışlarını taklit ederek, kimliğini şekillendirmeye çalışır. Bu durum, ergenlik döneminin doğal bir parçasıdır ve bireyin öz kimliğini bulma çabasını yansıtır.
Ebeveynlerin bu süreçte dikkat etmesi gereken en önemli nokta, kısıtlamaktan ziyade sınır koymaktır. Tamamen yasaklayıcı bir tutum, gencin direnç göstermesine ve karşıt davranışlar sergilemesine yol açabilir. Örneğin “Akşam dışarı çıkmak yasak” demek yerine, “Yemek saatinde evde olmanı istiyorum” gibi sorumluluk ve güven temelli bir yaklaşım çok daha etkili olacaktır. Bu tarz ifadeler, hem sınır koyar hem de çocuğun kendini kontrol etme becerisini geliştirir. Ergenlik döneminde bazı davranış değişiklikleri önemli uyarı sinyalleri olabilir.
Ebeveynlerin özellikle şu durumlara dikkat etmesi gerekir:
- Ani kilo kaybı veya kilo artışı
- Alkol ya da madde kullanımına yönelme
- Şiddete eğilim gösterme
- Arkadaş çevresinde ani ve köklü değişiklikler
Bu tür davranışlar gözlemlendiğinde, durumu kendi başına çözmeye çalışmak yerine bir psikolog veya psikiyatristten profesyonel destek almak en doğru adım olacaktır.
Ebeveynler, bu süreçte yaşadıkları kaygı ve endişeleri çocuklarına yansıtmamaya özen göstermelidir. İletişim kurarken çatışmacı bir tutumdan kaçınıp, ortak bir zeminde uzlaşmaya çalışmak önemlidir.
Unutulmamalıdır ki, ergenlik döneminde sağlıklı iletişim, gencin kendini anlaşılmış ve güvende hissetmesini sağlar. Bu da hem ebeveyn-çocuk ilişkisini güçlendirir hem de ergenin psikolojik gelişimini olumlu yönde destekler.